MURİS MUVAZAASINA İLİŞKİN TAPU İPTAL VE TESCİL DAVALARINDA “MİNNET” OLGUSU

Muvazaa kavramı, Türk Hukuk Lûgatında; “Anlaşmalı saptırma, gerçek dışı durumlara gerçekmiş niteliğini kazandırma işlemi. Hukuksal bir işlem konusunda gerçek duruma aykırılıkta birleşilerek yapılan ortak açıklama (beyan) ya da ortaya konulan belgedir.

2/14/20254 min read

Muvazaa kavramı, Türk Hukuk Lûgatında; “Anlaşmalı saptırma, gerçek dışı durumlara gerçekmiş

niteliğini kazandırma işlemi. Hukuksal bir işlem konusunda gerçek duruma aykırılıkta birleşilerek

yapılan ortak açıklama (beyan) ya da ortaya konulan belgedir. Danışıklı işlem.” şeklinde ifade

edilmiştir (Türk Hukuk Kurumu, Türk Hukuk Lûgatı, Cilt I, Ankara, 2021, s. 819). Başka bir deyişle

muvazaa; kişinin iradesi ile beyan ettiği durum arasındaki uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir.

Muris muvazaasında ise miras bırakan, mirasçısını miras hakkından yoksun etmek amacıyla, gerçekte

bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu memuru önünde iradesini satış veya

ölünceye kadar bakma akdi şeklinde açıklamaktadır.

Muris muvazaasına dayalı uyuşmazlıklarda, miras bırakan tarafından yapılan temlikin muvazaalı ve

tereke mal kaçırma amacıyla yapıldığının ispatı gerekmektedir. Bununla beraber, bu tür

uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek

yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak

biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Muris muvazaasına ilişkin davalarda miras bırakanın asıl irade

ve amacı belirlenirken, tarafların dayandıkları delillerin her olayın kendi özelliklerine göre objektif

olgulardan da yararlanılarak birlikte değerlendirilmesi ve sonuca ulaşılması gerektiği açıktır.

Satışa konu edilen bir malın belirli bir semen karşılığında temlik edileceği kuşkusuzdur. Semenin,

başka bir ifadeyle malın bedelinin, ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya emek

de olabileceği kabul edilmektedir. Miras bırakanın bakımını yahut belli ihtiyaçlarını üstlenen kişiye

karşı duyduğu minnet duygusu, Yargıtay’ın miras bırakanın gerçek iradesini tayin ederken yararlandığı

olgular arasındadır.

Miras bırakanın ölünceye kadar bakım ve gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile sakat olup

olmadığının belirlenmesi için de sözleşme tarihinde murisin yaşı fiziki ve genel sağlık durumu, aile

koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm malvarlığına oranı,

bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması

gerekir. Bununla beraber, bir kimsenin gerek maddi ve gerekse manevi açıdan geleceğini güvence

altına almak amacıyla, tüm çocukları ahlaki yönden kendisine bakmakla yükümlü olmakla birlikte,

bunlardan birinin kendisine samimiyetle daha iyi bakacağı düşüncesiyle tercih edilerek, onunla

ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaparak, taşınmaz bir malını temlik etmesi en doğal hakkıdır. Diğer

taraftan bu durumda sadece özel bakım ihtiyacının varlığını aramak, başka bir anlatımla, özel bakım

ihtiyacının mevcut olmaması halinde mal kaçırmak kastının gerçekleştiğinin kabulü de hakkaniyete

aykırı sonuçlar doğurur.

Satışa konu edilen bir malın belirli bir semen karşılığında temlik edileceği kuşkusuzdur. Semenin,

başka bir ifadeyle malın bedelinin, ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya emek

de olabileceği kabul edilmektedir. Miras bırakanın bakımını yahut belli ihtiyaçlarını üstlenen kişiye

karşı duyduğu minnet duygusu, Yargıtay’ın miras bırakanın gerçek iradesini tayin ederken yararlandığı

olgular arasındadır.

Miras bırakanın ölünceye kadar bakım ve gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile sakat olup

olmadığının belirlenmesi için de sözleşme tarihinde murisin yaşı fiziki ve genel sağlık durumu, aile

koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm malvarlığına oranı,

bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması

gerekir. Bununla beraber, bir kimsenin gerek maddi ve gerekse manevi açıdan geleceğini güvence

altına almak amacıyla, tüm çocukları ahlaki yönden kendisine bakmakla yükümlü olmakla birlikte,

bunlardan birinin kendisine samimiyetle daha iyi bakacağı düşüncesiyle tercih edilerek, onunla

ölünceye kadar bakma sözleşmesi yaparak, taşınmaz bir malını temlik etmesi en doğal hakkıdır. Diğer

taraftan bu durumda sadece özel bakım ihtiyacının varlığını aramak, başka bir anlatımla, özel bakım

ihtiyacının mevcut olmaması halinde mal kaçırmak kastının gerçekleştiğinin kabulü de hakkaniyete

aykırı sonuçlar doğurur.

Şöyle ki; özel bakım ihtiyacı olmamakla beraber ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılan çocuk,

miras bırakanla gerçekten maddi, manevi her yönden ilgilenip sağlığında her türlü ihtiyacını da

karşılamış, diğeri hiçbir surette ilgilenmemiş, örneğin ziyaret görevini dahi yerine getirmemiş ise, özel

bakım ihtiyacı yoktur gerekçesiyle uyuşmazlığı çözümlemek kuşkusuz her iki çocuğu aynı duruma

getirecek ve hakkaniyetle bağdaşmaz sonuçlar hasıl olacaktır.

Sonuç olarak, muris muvazaası nedeniyle tapu iptal ve tescil taleplerine ilişkin değerlendirmelerde

minnet duygusu ile temlik edilen taşınmazların, bakım, hizmet ve emek karşılığı gerçekleştirildiği ve

muris muvazaasının koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.

İlgili içtihat:

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2022/1099 E., 2024/355 K., 3.07.2024 T.,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/1263 E., 2019/603 K., 23.05.2019 T.,

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, 2014/16629 E., 2016/5200 K., 28.04.2016 T.,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2010/1-295 E., 2010/333 K., 16.06.2010 T.,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2009/1-130 E., 2009/150 K., 28.04.2009 T.,

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 1987/2-814 E., 1988/247 K., 16.03.1988 T.,

Yargıtay İBHGK, 1974/1 E., 974/2 K., 01.04.1974 T.